Nesli Tükenmek Nedir?
Nesli tükenmek (soy tükenmesi) biyolojide ve ekolojide, bir türün veya cinsin varlığının sona ermesi, biyosferin küçülmesidir.Tükenme Nedenleri
Avcılık, kirlenme, yabancı türlerin getirilmesi ve doğal yaşam alanının tahribatı soy tükenmesinin nedenlerinden birkaçıdır. Dünya Korunma Birliği'ne göre 1500 yılından itibaren 784 türün tükendiği kesin olarak kanıtlanmıştır.
Nesli Tükenen Canlılar Nelerdir?
Dinozor
160 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Yeryüzünde bulunan yaklaşık 1000 dinozor türünün 65 milyon yıl önce çoğu türün nesli tükenmiştir. Dinozorların nasıl yok olduğuna dair birçok iddia gündeme atılmıştır. Bunlardan en kabul göreni Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez’in ileri sürdükleri “dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10 km çapında bir gök taşının Dünya'ya çarpmasıyla nesillerinin tamamen sona erdiği” fikridir.
Dinozorların 150 milyon yıl kadar yaşamasının sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:
- Çevreye uyum sağladılar.
- Tüylü ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
- Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
- O dönemde yaşayan diğer hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
- Bazı dinozorlar ot, bazıları da et yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmediler.
- Zamanının en güçlü türlerinden biri oldukları için diğer türde hayvanlar onlara karışmadılar.
Dinozorların neslinin tükenmesiyle ilgili haberlere buradan ulaşabilirsiniz:
Mamut
4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri M.Ö. 1700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır. Mamutların neslinin tükenmesinin nedeni de tam olarak bilinmemekle birlikte, aşırı avlanma ya da buzul çağı sonundaki iklimsel değişimlerin buna neden olabileceği ileri sürülmektedir.
Türleri
- Yünlü mamut (M. primigenius)
- Step mamutu (M. trogontherii)
- Güney fili (M. meridionalis)
- Cüce mamut (M. exilis)
- Preri mamutu (M. columbi)
Ayrıca yünlü mamutlar ile ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Moa
Moalar, Yeni Zelanda'nın ormanlarında ve ovalarında 7 milyon yılı aşkın bir süre yaşadıktan sonra soyu tükenmiş olan uçamayan kuşlardır. Tartışmalı olan tür sayıları uzmanlara göre 13-26 arasında değişen ve deve kuşunu andıran bu kuşların boynu uzun, başı küçük, gagası sağlam ve bacakları güçlüydü.
Moalarla ilgili bir video:
Moaların boyutları türlere göre büyük bir değişiklik gösteriyordu.Bazılarının boyu 3 metreyi aşarken, en küçükleri hindiden iri değildi. Derileri kırmızıydı. Koyu renk tüylerinin ya uçları beyazdı ya da ortası sarı çizgili ve kenarları morumsuydu. Başlıca besin kaynakları otlar, tohumlar, meyveler ve yapraklardı.
İri moaların 17. yüzyılın sonlarına doğru yok olduğu, küçük yapılı türlerden bazılarının daha uzun süre varlığını sürdürerek 19. yüzyıla ulaştığı sanılmaktadır.
Maolar Yeni Zelanda’da yaşamış olan dünyanın en büyük kuş türü olarak kabul edilirler. Nesilleri insanlar tarafından yok edilmiştir.
Tasmanya Kaplanı (Tasmanya Kurdu)
Tasmanya kaplanı ya da Tasmanya kurdu (Thylacinus cynocephalus), 20. yüzyılda soyu tükenen Avustralya'ya özgü büyük bir etçilkeselidir. Avustralya'nın Avrupalılar tarafından iskanından sonra soyu tükenen birçok türden sadece biri olmasına rağmen en büyüğü ve en ünlüsüdür.
Bir tasmanya kaplanı videosu:
Diğer kıtalarda ki kurtlar ve kaplanlar (kaplan ve kurt plasentalı memelilerdir ve keseli Thylacine ile akraba değillerdir) gibi Thylacine de doruk yırtıcı idi ve hem boyutu hem de genel biçimi adını aldığı kuzey yarı-küreli yırtıcılara benzemekteydi.
Tasmanya kaplanının yaşayan en yakın akrabasının,tasmanya canavarı veya numbat olduğu sanılıyor. Tasmanya kaplanı, her iki cinsinin de kese taşıdığı bilinen, iki keseli memeli türünden biriydi.(Diğeri, yüzen keseli.) Erkek tasmanya kaplanı, üreme organlarını kapatan ve koruyucu bir kılıf gibi davranan bir keseye sahipti.
1930'lara kadar yaşadı. Tazmanya hükûmeti ve çiftçilerin desteğiyle sürdürülen avlarla soyu tüketildi.
Hazar Kaplanı
Hazar kaplanları yalnız yaşayan hayvanlardır. En batıda Türkiye olmak üzere Hazar denizi etrafında, Kafkasya’da İran, Türkmenistan, Afganistan’ın kuzey kesimlerinde ve Moğalistan bölgelerinde yaşamaktaydı.
Türkiye'de Siirt, Şırnak, Uludere ve Çukurca (Hakkari) taraflarında, Irak sınırındaki dağlarda ve vadilerde yakın zamanlara kadar bulunduğu anlaşılmaktadır. Son olarak Şubat 1970'de Şırnak'ın Uludere ilçesinde Şehit Şen isimli bir köylü tarafından 122 cm. gövde uzunluğunda bir erkek birey vurulmuştur. Bu kaplanın postu 3 yıl sonra 1973'te Güneydoğu Anadolu'da bitki araştırmaları yapan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Turhan Baytop (1920-2002) tarafından İstanbul'a getirilmiştir. Post, Ali Üstay Koleksiyonu'ndadır. Prof. Dr. Turhan Baytop bu bulgu ve derlemelerini 1974 yılında Münih'teki Säugetierkundliche Mitteilungenisimli akademik dergide yayımlamış ve makalesinde daha önceki yıllarda da Uludere ve Şırnak bölgelerinde 8 adet kaplanın vurulduğunu köylülerden duyduğunu yazmıştır. Bu tarihten sonra hiç görülmemiştir. Bununla birlikte bölgenin kırsalında yaşayanlar tarafından hala görüldüğü zamanlar ihbar edilmektedir. Kuzey İran'ın Türkiye sınırına yakın olan bir bölgesinde zoolog Paul Joslin tarafından 1974 yılında bulunan 17 cm genişliğindeki ayak izi göz önüne alınırsa bu ihbarların doğru olabileceği düşünülebilir.
Nesli tükenmek üzere olan canlılar nelerdir?
Kelaynak
Nesli tükenmekte olan hayvanlardan biri de Kelaynak’tır. Dünyada sadece Türkiye’de (Birecik/Urfa) ve Fas’ta koruma altında az sayıda bulunmaktadırlar. Dünya popülasyonları yaklaşık 500 bireydir. Türünün doğal yaşam alanı Alpler’den Kızıldeniz’e, Fas’dan Güneydoğu Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadır. Yanlış tarım politikaları sonucunda kurutulan sulak alanlar ve böcek öldürmek için tarlalarda kullanılan ağır kimyasallar (Özellikle DDT) bu kuşun neslini tükenmenin eşiğine getirmiştir.
Günümüzde Türkiye’de 83 kelaynak olmakla beraber 13 tane yavru bulunmaktadır.Ve Birecik’teki kelaynakların sağlık durumları da iyidir. Kelaynaklar da yakında nesli tükenen hayvanlar arasına katılabilir.
Kelaynakla ilgili ''Şanlıurfa'da kelaynakların sayısı 2015'te 209'a yükseldi'' başlıklı habere buradan ulaşabilirsiniz:
Akdeniz Foku
Sadece Doğu Akdeniz sahilleri ile Batı Afrika’nın bir sahilinde yaşayan bu fok türü, aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Araştırmacıları göre günümüzde yaşayan Akdeniz foklarının tahmini sayısı 600’dür.
Akdeniz fokuyla ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Hint Oklu Kirpisi
Daha çok İskenderun çevresinde, Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir’de görülür. Bursa, Balıkesir, Kütahya ve Kocaeli'nden de kayıtlar vardır.
Hint oklu kirpisiyle ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Ulu Doğan
Türün soyu, Asya’daki yaşam alanlarının kısmen azalmasına bağlı olarak tehlike altındadır. Ulu doğanlar, doğal yaşam ortamlarından şahincilik için zorla alıkonulurlar.
Türkiye’de Falco cherrug cherrug gray ve Falco cherrug milvipes jerd ırklarının İzmir İstanbul,Tarsus Ankara,Ereğli ve Kastamonu’da bulunduğu literatürde ortaya getirilmiştir. Bunun yanı sıra Ulu Doğanlar Bayburt, Erzurum, Arpaçay, Rize, Trabzon ve Süphan Dağında rastlandığı bilinmektedir.
Kolan Balığı
Avrupa kıyıları ve Karadeniz’de görülen Kolan Balığı nesli kritik tehlikedeki türler arasında yer almaktadır.
Toros Kurbağası
Kurbağalar ekolojik denge içerisinde önemli rol oynayan türlerden biri olmakla beraber bazı kurbağalar nesli tükenen hayvanlara dahildir. Toros kurbağası, Dünya’da yalnızca Türkiye’nin Niğde ili Ulukışla ilçesi sınırları içerisindeki Toros Dağları’nda 2560 metre yükseklikteki Eğrigöl, Karagöl ve Çiniligöl’de yaşamaktadır.
Toros kurbağalarını korumak için yapılan bilgilendirme ile ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Bozkır Tuygunu
Erkeği çok açık renklidir, martıya benzer, göğsü beyaz, kanat uçları kama biçiminde dar ve siyah (genç erkeğinkinde daha belirgin), kanat altı ise beyazdır. Dişisi çayır delicesine benzer. Koyu kulak lekesinin altında açık renk bir halka bulunur.
Ak Kuyruklu Kartal
Ülkemizde yaşayan kartalların en büyüğü olan ak kuyruklu kartal yerli bir kuştur. Bu türün ülkemizde ürediği alanlar her geçen gün azalmaktadır. Ak kuyruklu kartallar göllerin yanı başında uzanan ormanlık alanlarda üremeyi tercih ederler.
Bozkır Kartalı
Ülkemizde oldukça nadir gözüken bir kartal türüdür. Türkiye’de ürediği alanların sayısı oldukça az olan bozkır kartalını göç döneminde Hatay bölgesinde görmek mümkündür.
Mezgeldek
Güney ve merkezi Avrupa ile batı ve merkezi Asya’ya yayılış gösterirler. En güneydeki Avrupalı kuşlar çoğunlukla yerleşiktir ama diğer popülasyonlar kışın güneye göç ederler. Bu kuşları yıl boyunca Trakya’da görülebilir ama batı Anadolu’da sadece göç zamanında görülmektedirler.
Telli turna
Telli turnalar genellikle, kış boyunca kuru otlaklarda bulunurken, üreme mevsimi esnasında bataklık alanlar yaşam yeri olarak tercih edilir. Nemli bataklıklar, bozkır habitatları ve çayırlar seçilebileceği diğer alanlardır. Türkiye’de şu anda 11 telli turna vardır. Nesli tükenmekte olan kuşlar arasındadır.
Türkiye’de sadece Bulanık Ovasında yaşayabilmektedirler.
Anadolu Dikenli Faresi
Anadolu Dikenli Faresi Türkiye’de yalnızca Silifke ve Çukurova çevresindeki ormanlarda yaşar. Nesli tükenmekte olan hayvanların arasındadır.
Çizgili Sırtlan
Doğada düşük yoğunlukta bulunmaları, iyi gizlenmeleri ve yalnız yaşamaları sebebi ile vahşi yaşamda görülmeleri çok zordur. Günümüzde Anadolu’nun belirli bölgelerinde Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından fotokapanlarla takip edilmektedir. Ayrıca 2007 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Doğa Derneği gönüllüleri tarafından üç adet çizgili sırtlan yuvası belirlenmiş ve bu yuvalardan birini kullanan bir çift çizgili sırtlan görüntülenmiştir. Bölge koruma altına alınmış ve fotokapanlarla izlenilmektedir. Anadolu ‘da sayısı az olmakla birlikte,avlanılması kesinlikle yasaktır.
Çizgili sırtlanların Türkiye popülasyonunu korumak için Güneydoğu Anadolu bölgesinin dışında, Altınözü Hatay’da 38.811 hektar’lık bir alan yaban hayatı geliştirme sahası olarak ayrılmıştır.
Çizgili sırtlanla ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Acem Ceylanı
Urfa’nın Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde korunmakta ve üretilmektedir. Çiftlik arazisi dolaşıldığında bir günde 30-40’lık 8- 10 sürüye rastlamak mümkün olabilmektedir.
Alegeyik
Dama dama alt türünün günümüzdeki yabani popülasyonlarının Türkiye’de yıl boyu görüldüğü iki alandan birisi AntalyadakiTermessos Milli Parkı ve Düzlerçamı Yaban Hayatı Geliştirme Sahasında, diğeri Mersin dir. Ayrıca çok az miktarda Bolu Dağlarındada bulunur.
Türkiye’de ilk defa av ve yaban hayatı çalışmaları Antalya Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı Düzlerçamı bölgesinde 1966 yılında başlamıştır. Senelerce bilinçsiz ve acımasız sürdürülen avcılık nedeni ile nesilleri yok olma sınırına gelen ve sadece Türkiye’de Düzlerçamı’nda 7 baş kalan alageyikler koruma çalışmalarıyla 2010 yılında 300-400 başa ulaşmıştır. Düzlerçamı’ndan Türkiye’nin çeşitli yerlerine alageyik aktarılmaktadır. Bir asır önce alageyiklerin görüldüğü Dilek Yarımadası Milli Parkına günümüzde Antalya Düzlerçamı’ndaki 200 başlık popülasyondan bir kısmı aktarılmıştır.
Alageyik ile ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Bayağı Bukalemun
Türkiye'de kuzeyde İzmir'den güneye doğru Ege sahilleri ile bütün Akdeniz sahil bölgesininde yayılmıştır.
Dikkuyruk
Ülkemizde, Göller Yöresi’ndeki etrafı geniş sazlıklarla çevrili irili ufaklı göllerde ve Göksu Deltası’nda yaşarlar. Afyonkarahisar veKonya civarında da bir miktar nüfüsa sahiptirler.
En yoğun olarak Burdur’da bulunurlar. Dünya üzerindeki kış nüfüslarının %66’sından çoğu Burdur Gölü’nde bulunmaktadır. Koruma altına alınmış türlerdendir ve avlanması(avlanma sezonu dahil) yasaklanmıştır.
Fare Benzeri Yediuyur
Dünyadaki son yaşam alanları arasında yer alan Trakya’daki habitatları, Edirne ve çevresindeki tarla aralarındaki çalılık, meşelik ve meyve bahçeleridir. Adlarını fareninkine benzeyen ince ve tüysüz kuyruklarından alırlar.
Tırtak
1960’lı yıllarda Akdeniz ve Karadeniz’de tırtak popülasyonunda feci bir azalma olmuştur ama bunun nedenleri bugüne kadar aydınlatılamamıştır. Ama tırtakların hala bugüne kadar süren en büyük sorunları şunlardır: Gemilerin pervanelerine çarparak ölmeleri, balık ağlarına takılarak su altında boğulmaları ve günden güne azalan balıklar ve kirlenen deniz suyu.
Tırtak ile ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Kara Akbaba
Kartallar, çaylaklar ve doğanlar gibi gündüzcül bir kuştur. Daha çok yaşlı ağaçların bulunduğu ormanlarda yaşayan türün sayısı, yaşam alanlarının yok olması nedeniyle her geçen gün azalmaktadır. Türkiyede Soğuksu Milli Parkı (Kızılcahamam) ve EskişehirTürkmenbaba Dağı’nda bulunur fakat en büyük popülasyonu Çorum’dadır. Türkiye’de sayılarının 50 civarında kaldığı söylenmektedir. Çok acil olarak koruma altına alınmaları gerekmektedir.
Kara akbabayla ilgili bir habere buradan ulaşabilirsiniz:
Canlıların neslinin tükenmesinde etkili olan faktörler nelerdir?
Günümüzde
pek çok hayvan türü neslinin tükenmesi sorunuyla karşı karşıyadır. Bunda yıllar
içerisinde değişen çevre şartlarının yanı sıra insandan kaynaklanan faktörler
de etkilidir.
Bu nedenlerden bazılarını aşağıdaki gibi sayabiliriz:
- Korunmak için,
- Oyun ve eğlence için,
- Beslenmek için
- Savaşlarda atılan bombalar, kimyasal silahlar, hareket halindeki binlerce zırhlı araç ve asker
- Moda ve aksesuar için
- Avcılık
- Ormanları yakıp yıktığımız için
- Bilimsel deneyler (Kobay)
- Otoyol kazaları
- Nüfus artışı
- Ticaret için
Yanlış
inançlar
Hayvanlar
konusunda insanlar, birçok yanlış ve boş inanca sahiptirler. Kendileri için
yararlı pek çok hayvanı bu yanlış inançlar nedeniyle yok yere öldürüyorlar.
Örneğin tarlaları, köyleri farelerden temizleyen baykuş, "uğursuz"
olduğu yolundaki yanlış inanç nedeniyle öldürülüyor. Leşleri yiyerek hastalık
ve mikropların çoğalmasını engelleyen sırtlanlar, "çirkin" oldukları
gerekçesiyle yok ediliyor. Aynı biçimde kurt, karga, yılan, örümcek ve daha pek
çok tür, yanlış inançlar nedeniyle öldürülüyor.
Savaşlar
Savaşlarda atılan bombalar, kimyasal silahlar, hareket halindeki binlerce zırhlı araç ve asker, vahşi doğaya büyük zarar veriyor; buralarda yaşayan canlıların yaşam ortamlarını yakıp yıkıyor.
Hava kirliliği
Kirli hava yalnız insanların değil, hayvanların da zehirlenip ölmelerinin nedenidir. Asit yağmurlarına neden olur, asit yağmurları da yeryüzündeki ormanların ölümüne neden olur.
Moda ve aksesuar için
Kürkü için birçok türden binlerce hayvan öldürülüyor. Çanta, şapka, kemer ya da biblo yapmak için fillerden timsahlara, yılanlardan ceylanlara kadar birçok hayvan acımasızca yok ediliyor. Hem de yasadışı yollarla ve son derece acımasız yöntemler kullanılarak geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de, kürkleri nedeniyle birçok tilki, doğaya bırakılan zehirli yemlerle öldürüldü. Soyları tükenme noktasına gelen, günümüzde koruma altına alınan karacalardan birçoğu, ayaklarından baston yapmak için katledildi. Gösteriş için de yüzbinlerce hayvanın ölümüne neden oluyoruz. Yalnızca gösteriş için, soyu tükenme noktasına gelmiş olan kaplan, geyik, leopar gibi hayvanlar öldürülüyor. Bu hayvanların post, boynuz, diş gibi organlarıyla bazı insanlar evlerini süslüyor.
Göl ve bataklıkların kuruması
Devlet Su İşleri gibi bazı kurumlar, tarım arazisi kazanmak ve su
rezervi elde etmek için göl ve bataklıkları kurutarak yaban hayvanların
soylarının tükenmesine neden oluyor. Yurdumuzda yalnızca Hatay'daki Amik
Gölü'nde yaşayan yılan boyun isimli kuşun soyu, gölün kurutulmasıyla yok oldu.
Göl ve bataklık kurutma işlemi günümüzde de sürüyor.
Tarım ilaçları
Bitkilere zarar veren böcek, fare gibi canlılarla mücadele etmek için tarlalara atılan yapay gübreler ve zehirler, milyonlarca hayvanın da ölüm nedeni olmaktadır. Tarım ilaçları nedeniyle soyları tükenen hayvanlara en güzel örnek, göçmen kuşlardan olan kelaynaklar, yazın Afrika'dan göç edip Urfa'nın Birecik ilçesine geliyorlardı. 1950'li yıllarda, bölgede 600 çiftten fazla kelaynak görülüyordu Ama yine o yıllarda zararlı böcekler için kullanılmaya başlanan tarım ilaçları, kelaynakları da yok etti. Çünkü kelaynakların yiyeceğini bu zararlı böcekler oluşturuyordu. 1970'li yıllara gelindiğinde, kelaynakların sayısı 50'nin altına düşmüştü. Koruma altına alındılar ama artık her şey için çok geçti. Bugün Birecik'teki koruma istasyonunda üretilmiş olan kelaynaklar, göç etme özelliklerini yitirmiş durumdalar.
Avcılık
İnsan yüzyıllardır avlanıyor ama avcılık hiçbir çağda 20. yüzyıldaki kadar katliam boyutlarına ulaşmadı. Günümüzde, Türkiye'de 4 milyon kayıtlı avcı olduğu sanılıyor. Hayvanların sayısı ise bu rakamın çok altında olmaktadır. Örneğin soyu tehlikede olan dik kuyrukların sayısı 15 bini geçmiyor. Ayı sayısı ise 2 bin civarındadır.
Orman kirlenmesi
Ormanlar doğal yaşamın en önemli alanlarıdır ama yakarak, keserek ormanları yok ediyor, dolayısıyla burada yaşayan böcekten ayıya, kelebekten kuşa kadar birçok hayvanın soyunun tükenmesine neden oluyoruz. Özellikle yaz mevsiminde Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar, hayvanlara büyük zarar veriyor. Bu yangınlarda belki de hiç keşfedilmemiş türlerin son üyeleri de yanıp kül oluyor.
Bilimsel deneyler
Kobay sözcüğü, çoğu kişi için "laboratuvarda deney amacıyla kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama bu sözcük, laboratuvarlarda deney amacıyla en çok kullanılan hayvan olan “kobaydan” kaynaklanır. Yaklaşık 30 santimetre boyundaki kobaylar çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika kökenli bu hayvanların yaşamı laboratuvarda başlayıp, laboratuvarda biter. Kobayların yanı sıra, insanın fizyolojik yapısıyla benzer özellikler gösterdikleri için beyaz fareler, maymunlar, köpekler de çeşitli deneyler amacıyla laboratuvarlarda işkence görüyor ve öldürülüyor. Tropikal bölgelerde yaşayan birçok yılan, zehirleri alınmak üzere doğal ortamlarından koparılıp yok ediliyor.
Nüfus artışı
İnsan nüfusunun hızlı artışı, hem insan hem hayvan hem de bitkiler açısından büyük tehlikeye yol açmaktadır. Çünkü artan insan nüfusu, doğa ve orman alanlarının tahrip edilmesine neden oluyor. Yeni kentler kuruluyor, yeni yollar yapılıyor ve yeni tarlalar açılıyor. Orman alanları, sanayi tesisleri yapılmak için kesilip biçiliyor. Dolayısıyla hayvanlara yaşayacak yer kalmıyor. Örneğin "caretta caretta" türü deniz kaplumbağaları, Fethiye ve Akdeniz koylarımızdaki kumsallara yumurtalarını gömerek çoğalırlar. Fakat son 20 yıldır hızla gelişen turizm sektörü, Türkiye'nin bütün ıssız koylarının otellerle, güneşlenen insanlarla dolmasına neden oldu.
Ticaret için
Vahşi ve egzotik hayvan ticareti tüm dünyada olağanüstü boyutlardadır. Bunun yanı sıra derisi, dişi, kürkü, kemikleri ve kabukları için, fillerden timsahlara, deniz kabuklularından tilkilere kadar, birçok türde hayvan acımasızca öldürülüyor. Örneğin tropik ülkelerde tuzaklarla yakalanan papağan, maymun gibi birçok tür, Türkiye'nin büyük illerindeki hayvan mağazalarında rahatlıkla satılıyor.
Nesli tükenmekte olan canlılara karşı nasıl önlem alınabilir?
Nesli tükenmek üzere olan hayvanların korunmasında en büyük görev biz insanlara düşer. Dünyanın diğer bir sahipleri de onlar olup yaşam alanlarına verdiğimiz zararlardan dolayı artık çoğalamadıkları gibi öldürülmektedir. Onların karşı sorumluluklarımızı yerine getirerek korunmasında elimizden geleni yapmalıyız. Severek yada mecburi şekilde bunların yapılması gereklidir. Bir türün tamamen ortadan kalkması canlıların yok olmasına sebeptir. Bugün olan canlıların yarın olmayacağı gelecek nesillere onlarsız bir dünya bırakacağımızdır. Doğada belli bir ekosistem var nesli tükenen canlılar bunun bozulmasını ufakta olsa etkilemektedir. Tarihte buna şahit olduk Avrupa’da kediler lanetli olduğu düşünülerek öldürülmesi sonucunda farelerden dolayı ortaya çıkan hastalık yüzlerce milyon insanı öldürmüştür.
Nesli tükenmek üzere olan canlılara karşı önlemler alınabilir. Kendine sorumluluk olarak bilinen devletler arasında antlaşmalar yaparak bu canlılar koruma altına alınmıştır.
- Nesli tükenmekte olan hayvanlar daha önceden belirlenmelidir. Koruma altına alınarak zarar görmeleri önlenmeli.
- Yaşam alanları kontrol edilerek korunmalı.
- İzinsiz avcıların canlılara zarar vermeleri önlenmeli.
- İnsanlar bilinçlendirilerek hayvanları gördükleri zaman korumalılar.
- Hayvanlara zarar verilmemeli gerektiğinde bahçemizde yada kapımızın önü müsaitse oraya bir kase su ve biraz ekmek bırakabiliriz.
- Ormanlık alanlara zarar verilerek oteller, eğlence merkezleri kurulmamalı.
- Denizlerde henüz büyümemiş olan canlılar avlanmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder